Sabah güçlükle uyanıp işe doğru yola koyuldum, vardığımda ise beni işe alan ik beyefendiyi bekledim. O, beni masam götürdü, sana işi gösterecek olan kızcağız (ne kızcağız ama!) birazdan gelir, dedi. Müdür de bana oyalanmamı söyledi. Ben de bilgisayarı kurcaladım, hesaplara baktım.
Olaylara başlamadan departmandaki elemanları tanıtmamda fayda var:
1.Kod adı: Çiçeği burnunda müdür.
2.Kod adı: Beli, boynu çökmüş tam bir memur tipli bey.
Bu iki iş arkadaşım benim tarafımdan, ee gruplaşmanın ve dışlamanın olmadığı bir dünya düşünemezdik, değil mi?
ACUZELER TOPLULUĞU
3.Kod adı: Kırmızı kafalı cadı. (İşte insan isminin hakkını nasıl verir, bizzat şahidiyim. Allah düşmanımın başına vermesin böyle iş arkadaşı.)
4.Kod adı: Kendini ordinaryüs profesör sanan özenti kadın. (Hani şu ik beyefendinin kızcağız dediği. Benden uzak Allah'a yakın olsun.)
5.Kod adı: Bunalımlı çingene. (İşte bu tam bir muamma bir iş arkadaşı. 2 günde kendisinin bunalımda ve bir takım obsesif takıntıları olduğuna karar verdiğim insan.)
6.Kod adı: Stajyer öğrenciden bozma mikser. (Kendisi okuldan çıkıp stajını yapmaya geliyor, ama mikser gibi. Ortalığı toplamak yerine karıştırma görevini üstlenmiş ve acuzeler topluluğuna dahil olmuş.)
7.Kod adı: Henüz bilinmiyor. (Adı var kendi yok, onlardan olduğuna göre kötü benim için kötüdür.)
Şanslıymışım ki onlar iyi insanlarmış, hemen peçete verdiler, derdimi sordular. İk beyefendiye siz biliyorsunuzdur, zaten dedim. Ben işe girerken de işi çok iyi bilmediğimi söylemiştim. Eğer beni istemiyorsanız hemen gidebilirim, sorun değil dedim.
Patron hemen olan biteni anlatmamı istedi, ben de ilk günden kimseyi şikayet ediyor olmak istemiyorum, dedim. Onlar da biz zaten neyin ne olduğunu biliyoruz anlat, dediler. Bu sırada patronun karısı ve sanırım sağ kolları gibi bir kız (bu arada kızın köpeği falan da var o da çalışıyor:) var onlar gelmişlerdi, odaya. Anlattım olanları, beni tanımadan birkaç saat içinde hakkımda hüküm verdiler, dedim. Her şeyi anlattım olduğu gibi. Patron, yemeği de sana zehir etmişlerdir dedi. İk beyefendiye dönüp oraya eleman almıyorsun bir daha dedi. Sonra benim departmanımı değiştirmeyi düşündü, ona da o köpekli kız karşı çıktı, onlar istemiyor diye elemanın yerini mi değiştireceğiz diye. Bu acuzeler bildiğin kendilerini oranın ağası ilan etmişler. Patron, onların işine son vereceğim ama senin işi öğrenmen gerek ve tekrar ona göre eleman almamız gerek dedi. Yani yönetimdeki kimse de onları istemiyormuş ama işin devamı için mecburen tutuyorlarmış. Sonra patron, müdürü çağırdı. Müdüre, bundan sonra Eliane ile sen ilgileneceksin ona her şeyi sıfırdan öğreteceksin ki yarın öbür gün başka bir yere gittiğinde aynı sorunlarla karşılaşmasın, dedi. Bana, sen onlarla hiç muhatap bile olma, dedi. Sonra köpekli kız beni odasına götürdü. E ben de köpekleri uzaktan sevenlerden olduğum için çekiniyorum, köpek gelip beni koklamak istiyor falan. Neyse bu kız, bana kendinden örnekler verdi, konumuna nasıl geldiğini neler yaşadığını anlattı. Sonra bana, sende bir ışık görmeseler, işi yapacağını düşünmeseler böyle davranmazlardı tamamen kıskançlıktan dedi.
Hepsi tek tek ilgilendiler, benimle ve odaya döndüm. Memur beyin yanına oturup onun neleri nasıl yaptığını izleyip not aldım. Bu acuzelerle de hiç konuşmadım. Ama Allah öyle bir çene vermiş ki susmuyorlar, bir türlü. Bu kırmızı kafalı cadı bu sefer de iş yerinde küslük olmayacağından, iş için mecburen konuşulması gerektiğinden falan bahsediyor. Gel de sinirlenme.
Ben memur beyden işi öğrenmeye çalışırken müdür yanımıza geldi, 2dk sonra arkamdan gel dedi. Ben de gittim, o da aynı şekilde bir sorun olduğunda bana söyleyebilirsin onları hiç takma ben ilk geldiğimde bana da aynısını yaptılar diye anlattı. Hem patronlar seni seviyor, dedi. (gerçekten de bir günde beni sevdiler sanırım, hepsi bir anda etrafımdaydılar) Böyle böyle derken gün geçti. Özenti kadın da saat 17.40 dedim mi çıkıp gidiyor, sanırım bebeği varmış yasal hakkı mıdır nedir. (Bu arada kendisi bir buçuk yıldır orada çalışmasına rağmen bin tl maaş alıyormuş, kuyruk acıları tamamen bundan. Patron onların hepsini içleri boş olarak tanımlıyor, sanırım onlar işe alınırken o henüz orada değilmiş. Ben bir günde ne olduklarını anlamıştım, dedi çünkü)
Ben memur beyin yanından bu sefer de müdürün yanına geçtim. İş çıkışına doğru bu acuzelerin hepsi gittiğinde patron yanımıza geldi. Ben de onu görünce gülümsedim. O da Eliane artık gülüyor, dedi :) Müdüre de mesai mi yapacaksınız ilk günden kızı korkutma dedi :) (canım patronum yaa gerçekten iyi insan) Ben de bir şey gösterdiğini söyledim. Yine beni onları hiç takmamam konusunda uyardı, kırmızı kafalı cadı için de özenti kadın için de on yıl geçse de onlar ne alçalırlar ne yükselirler aynı kalırlar dedi. Kabuk değiştireceklerinden ama bunun için gerekli zeminin hazır olması gerektiğinde bahsetti, yine. Patronum açık açık ilk günden bana onları kovacağını söyledi, yani. Derken böyle bir günü atlatıp eve geldim.
Ertesi gün ise bambaşkaydı, her şey.
Ben zaten neredeyse 1 günde işi öğrenmek zorunda kaldım. Defterimi eve de götürmüştüm, notlarımı temize geçmek için. İşe gidince dünkü eksiklerimi tamamlamaya başladım. Günün ilk 1 saati içinde bu kırmızı kafalı cadı konuya girdi. Dün için kusura bakmamamı, benim kişiliğimle ilgili bir şey olmadığını söyledi. Ben de ilk birkaç saat içinde hakkımda hüküm vermelerinin çok garip olduğunu söyledim. Ayrıca ben işe girerken neyin ne olduğunu da söylediğimi söyledim. O da biz deneyimli birini istemiştik, tamamen onlarla ilgili bir şey gibi zırvaladı. Ben çok da konuşma meraklısı olmadığım için kapattım konuyu. Ağızlarıyla kuş tutsalar yaptıkları kötülüğü unutmam, ben. Hem bir öyle bir böyle davranan insanlara da bir gram güvenmem. Siz ilk günden benim kuyumu kazmaya kalkın, beni ezmek kötülemek için elinizden geleni yapın sonra da kusura bakma diyin, hiç bir değeri yok..!
Yani anlayacağınız özel sektör öyle illet bir yer ki herkes birbirinin kuyusunu kazma, dedikodusunu yapma peşinde. Daha ilk günden çelmeyi taktılar ama düşmeye hiç niyetim yok, ne yapılması ne öğrenilmesi gerekiyorsa elimden geleni yapacağım.