4.2.13

iş yerimden nefret ediyorum!

Nasıl iç açıcı bir başlık ama!
Hayat tam da 12'den vurdu beni. Ama öyle şans falan yüzüme gülmedi ya da kapılar açılmadı ardım sıra.
Aksine hepsi yüzüme çarpıldı, bir bir. Tam da birini aralayıp içeri girdim, heh ne güzel artık benim de bir işim var, dedim! Ama dedim de ne oldu? Ne aradığım iş ortamı, ne o güzel iş arkadaşlıkları yok, olmadı bulamadım.. Zaten kötü bir başlangıç yapmıştım, devamı da hep öyle gitti. Biraz ben kafamda büyüttüm, biraz onlar üstüne kattı derken içinden çıkılmaz bir hale geldi.. Müdürle kaç kez konuştuğumun, dertlerimi anlattığımın sayısını unuttum. O da zaten bir tarafa dahil gibi görünüp politik davrananlardan hatta bazen fazla yandaş olanlardan. Aslında çok iyi biri ama iş hayatında iyi olmak kimseye bir şey kazandırmıyor. Evet, henüz daha bebek adımlarıyla ilerliyorum, bu yolda. Ama şu kısacık zaman diliminde öğrendiğim bir şey varsa, hayatta da olduğu gibi iyiler, hep kaybediyor! Biraz kötü, acımasız, gaddar olacaksın! İyi niyetten, maraz doğuyor. Samimiyetini suistimal edebilirler, edeceklerdir de. O yüzden herkesle aranda hep bir mesafe olmalı. Bazılarıyla günaydın, iyi akşamlar ve iş dışında muhabbetlere bile girmemek gerekli. Meymenetsiz bir yüz ifadesinden ise bazen günaydın, iyi akşamlar bile demeye gerek kalmıyor. Ama ben o kadar salağım ki o ifadeye rağmen "Günaydın!" diyebiliyorum. Ve o kadar saygılıyım ki "Hanım, Bey" hitapları olmadan konuşmuyorum! Sonra müdür bir gün geliyor, toplantı yapacağız diyor. Toplanıyoruz.. Toplantının gündemi, neymiş bakalım, Eliane ile yıldızının hiçbir zaman barışmayacağı Acuzenin arasının gergin olması! Vay efendim, bizim aramız gerginmiş, tamam başta bir tatsızlık yaşanmış olabilirmiş ama geçmişi unutmalıymışız! Kötülükler öyle kolay unutulmuyor, Müdür Efendi. Kötülerle arkadaş da olunmuyor. Yok iş ortamında böyle gerginlik olmazmış. Yok ben çok sessiz kalıyormuşum, muhabbetlere katılmıyormuşum. Nasıl sinirden titriyorum, bu anlarda bilemezsiniz. Düşününce bile sinirleniyorum! Müdür Efendi'ye gidip dertlerimizi anlatalım sonra gelsin toplantı konusu yapıp masaya koysun. Bu mudur iş ahlakı?
Sonra bir memur bey var, kimseye Allah ego problemi yaşatmasın. Adama bir şey soruyorsun, kuş beyinliymişim gibi ya da okumayı yeni söküyormuşum gibi açıklama yapıyor. Tamamen konunun dışında bir yerden başlayıp esas yere kadar anlatıyor da anlatıyor. Bir de insanlar, sadece kendi bildiklerini doğru sanmıyor mu bittiğim nokta. Sanırsın tek doğru, onlarınki. Adama bir şey söylüyorsun, yok illa dolandıracak kendi dediğinin üstüne basa basa söyleyecek. Bu iş yeri beni boğuyor!!!!!!! Bütün bunlar bir kısmı. Tamam ben biraz sabırsızım, dik kafalıyım, inatçıyım ama çalışkanım, hızlıyım ve işimin gereğini yerine getiriyorum. Daha ne yapmalıyım anlaşılmak, insanlarla anlaşmak için ne yapmalıyım? Her sabah mutlu uyanıp, severek işe gitmenin bir yolu olmalı.. Günlerimi huzurla geçirmenin bir yolu olmalı.. Sanırım insanlara biraz kalp gerek.